Sepet

YONCA YİĞİT

1. Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Sizi bu yola yönlendiren en büyük ilham kaynağı neydi?

Yazarlık serüvenim aslında öğrenciyken bölümüme sevdim ve Instagram’da içerik üretme noktasında yürüttüğüm çalışmalarla başladı. Yüksek onur derecesi ile bitirdiğim bölümümde öğrencilik hayatım boyunca yazarlık faaliyetlerinde bulunduğum sizlere söyleyebilirim. Neredeyse on yıldır yazarlık kalemi elimde bulunuyor. Daha sonrasında tam 5 yıl boyunca yani 2020’den bu yana Mersin Yenigüney Gazetesi’nde köşe yazarı olarak yazılarımı kaleme almaya başlamamla birlikte yazarlık hikâyem resmen başlamış oldu. 

Halihazırda halen Mersin’de yer alan diğer yerel basında köşe yazarlığı görevime devam ettiğimi sizlere söyleyebilirim. Yine ulusal çapta basın ve yayın organlarına ara ara çocuk ve aile alanıyla ilgili yazılarımı da paylaştığımı ifade edebilirim. Yüksek lisans sürecimde ise tez yazımı, makale üretimi ve çeşitli alanlarda makale yayımlama gibi akademik çalışmalar içerisinde yer aldım. Yaklaşık beş yıldır bu alanda aktif bir şekilde üretim yapıyor, yazarlık faaliyetlerinde bulunuyorum. Beşinci yılımı da “Dijital Çağın Çocuk Gelişimi” adlı eserimi oluşturarak bir kitapla taçlandırmış oldum.

2. Yazarlık kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?

Yazarlık kariyerim boyunca en büyük zorluğum, bilgiyi halka, vatandaşlara ve alanda çalışan uzmanlara en doğru ve etkili şekilde nasıl aktarabilirim kaygısı oldu. Bu, benim içsel bir eleştirim olarak her zaman zihnimde yer etti. Ancak uzmanlık alanımda ilerledikçe ve kendimi geliştirdikçe bu zorlukların üstesinden geldiğime inanıyorum. Bugün geldiğim noktada da bu emeğin ve çabanın ürününü sizlerle paylaşmanın gururunu yaşıyorum.

3. Yakın zamanda üzerinde çalıştığınız ya da okuyucularınızı heyecanlandıracak yeni bir projeniz var mı? Eğer varsa, bu proje hakkında ipucu verebilir misiniz?

Evet, yakın zamanda üzerinde çalıştığım ve okuyucularımı heyecanlandıracak yeni bir proje bulunuyor. Yeni bir kitap hazırlığı içerisindeyim. Bu kitapta doğrudan aile içerisinde yaşanan sağlık problemlerinin çocuklar üzerindeki etkilerine değinen bir içerik oluşturuyorum. Henüz tam olarak şekillenmemiş olsa da oldukça taze ve heyecan verici bir proje.

4. İlk kitabınızı yazarken yaşadığınız en unutulmaz anı bizimle paylaşır mısınız? O zamanlarda kendinize güveniniz nasıldı?

İlk kitabımı yazarken beni en çok heyecanlandıran şey, hedeflediğim içerik başlıklarının altını doldurabilecek miyim ve dolu dolu bir içerik sunabilecek miyim kaygısıydı. Ancak kitabım tamamen bittiğinde, Türkiye’de benzeri olmayan bir kaynağı hem akademiye, hem ailelere hem de çocuk alanında çalışan uzmanlara kazandırmış olduğumu fark ettim. Bir yazarın en büyük kaygısı “Kitabım okunacak mı?” sorusudur ve ben de bu endişeyle kitabımı hazırladım. Fakat zamanla gördüm ki bizler dijitalleşmiş bir çağın tam ortasındayız ve birçok birey bu sürecin bağımlılığını yaşıyor. Hatta bazen, bir gün tüm elektrikler giderse ve dijital ürünlere ulaşamaz hale gelirsek, sinir sistemimizin ne duruma geleceğini düşünmek bile büyük bir özgüven kazandırdı bana. Çünkü bu kitapta her şey bir arada: dijitalleşmenin riskleri, fırsatları, çözüm önerileri… Üstelik yalnızca bunlarla sınırlı kalmadım; dijital yerlilere ve dijital göçmenlere de değinen bir içerik sundum. Bu yönüyle emsali olmayan bir kaynak oluşturduğum için büyük bir memnuniyet ve özgüven taşıyorum.

5. İlhamınızı en çok nereden alıyorsunuz? İlham geldiğinde bunu yazıya dökme süreciniz nasıl oluyor?

İlhamımı dijital çağda çocuk konusuna odaklanan bir çalıştaydan aldım. Bu çalıştay, 2021 yılında 32 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenmişti. Bir toplantı havasında gerçekleşen bu çalıştay, yaklaşık dört yıl boyunca kitap üzerinde belirli aralıklarla çalışmama ve son bir yıl yoğun emek vererek tamamlamama sebep oldu. Kitabın hazırlanış sürecinde, hizmet verdiğim ailelerin de bu konuya olan ilgisi oldukça etkiliydi. Çünkü aileler her şeyin bir arada olduğu, güvenilir bilgi kaynaklarına ulaşmakta zorlanıyordu. Bu yüzden ben “dert de, deva da aynı yerde” diyerek, her konuyu bir araya toplayan bir kaynak hazırladım.
Aslında bir konuyla ilgili yazmaya karar verdiğimde sadece düşünmem yeterli oluyor. Çoğu kişi bir metinden konuşurken ben asla kamera karşısında hazır metin kullanmam. Bu yönümün, kitap yazma yetkinliğimi besleyen en önemli becerilerimden biri olduğunu düşünüyorum.

6. Kitabınızın MST Yayıncılık tarafından yayımlanma süreci nasıldı? Bu süreçte yayınevi size nasıl destek oldu?

MST Yayıncılık’ın sahibi Mustafa Serkan Tüm ile ilk iletişime geçtiğimde, kendisinin bu sürece ne kadar ilgili ve açıklayıcı yaklaştığını gördüm. İlk kitabımı bastırdığımı bildiği için, özellikle yaşadığım kaygılar konusunda bana fazlasıyla destek oldu. Bu süreçte, başta kurucusu olmak üzere tüm yayınevi ekibine özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Kitabın kapağının hazırlanması aşamasında benim görüşlerime önem verilmesi, içeriğiyle kapak tasarımının uyumuna gösterilen özen ve editörlük anlamında ortaya konan titizlik, gerçekten çok kaliteli bir hizmet almamı sağladı.
Neredeyse “tek tuşla” ulaşabileceğiniz bir yayınevi olduğunu da söyleyebilirim. Kendi yayınevime karar vermeden önce birçok yayınevi ile görüşmüş ve çoğu zaman kafa karıştırıcı sorularla karşılaşmıştım. Ancak MST Yayıncılık bu konuda oldukça şeffaf ve açık çalışıyor. Hem iletişimleri hem de kitabın basım sürecinden sonra ortaya çıkan kaliteli sonuç açısından, tüm okurlarıma seslenmek istiyorum: Rafınızda mutlaka bu kitabın yer alması gerektiğini düşünüyorum. Kaliteli basılmış bir kitap edinmek istiyorsanız, MST Yayıncılık’tan çıkan eserleri gönül rahatlığıyla tercih edebilirsiniz.

Yonca YİĞİT
UZMAN ÇOCUK GELİŞİMİ VE AİLE DANIŞMANI