
1. Yazarlık kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Bilgiye dayalı Fantastik Kurgu roman yazmak, gerçek hayatı betimleyerek edebi bir yazı yazmaktan zor. Hayatı olağan akışı ile yazmak benim için daha kolay olurdu ama ben “zor” olanı yapmak istedim. Bu sebeple kitabımın ismini de Zor’dan esinlenerek “Zorbegalılar” koydum…
Hayatım boyunca gerek meslek hayatımda gerekse özel hayatımda, hiçbir başarıyı kolay kazanmadım, hep mücadele ettim. Çalışmayı, yeni şeyler yapmayı, farkındalık oluşturmayı ve kitap okumayı seven biriyim…
Bu süreçte en büyük zorluğum, bir taraftan kitap yazarken diğer taraftan da yoğun bir iş tempomun olmasıydı. Böylesine yoğunluğuma rağmen romanımı bitirmem, beni sevindirirken aynı zamanda huzur vererek ferahlattı…
2. Yazarlık serüveninizde sizi en çok ne ilhamlandırıyor?
Büyük bir hayal gücüne sahip olmamın yanında, bilgi ve birikimlerimi mantıklı, bilgiye dayalı kurgular ile birleştirme yetisine sahip olduğumu ve bu sayede aklımdan geçen fikirleri olay örgüleri ile tasarımlama ve harmanlama yeteneğine sahip olduğumu düşünüyorum. Güzel eserler çıkarabileceğimi bilmek beni ilhamlandırıyor…
Ayrıca gerçek hayatta güzel yürekli ve iyi olanlar bazen galip gelemiyor. En büyük motivasyon ve ilham kaynağım ise, bu kitabımda iyilerin eninde sonunda azim ve cesaret ile mutlaka kazanacağını yansıtmak oldu.
3. Yakın zamanda üzerinde çalıştığınız ya da okuyucularınızı heyecanlandıracak yeni bir projeniz var mı? Eğer varsa bu proje hakkında ipucu verebilir misiniz?
İlerleyen günlerde üzerinde çalışacağım iki projem olacak…
Birincisi: Sürükleyici merak ve macera temalı fantastik bilim kurgu alanında Kösedağ’ın Sırrı eserinin devamı niteliğinde Dünya Anahtarın Peşinde olacak. Romanın ismi: “Zorbegalılar – Gözler Ağrı’da…” Anahtar nerede?
İkincisi: Sadece bilim kurgu yazarı olmadığımın bilinmesini isterim. Sürükleyici, edebi bir roman çalışmam var… Siz kıymetli okuyucularımıza ufak bir spoiler ile kısaca açıklayayım:
Özel bir şirkette geçmektedir. Her şeyden öte insan olduğumuzu bizlere hatırlatacak, yüreği güzel insanların yalan ve iftira atılarak etkisizleştirildiği bu ofiste; kaostan beslenen, yapmacık hareketler yapan, iyi olmadığı halde profesyonelce davranıp iyi görünüp patronlarını kandıran sahte iyilerin nasıl menfaat sağladıklarını anlatan, gerçekçi kurgular ile hayatın gerçeklerinden esinlenen, karakterleri olabildiğince akıcı betimlenen sürükleyici bir roman…
Kitabımın ismi: “Sahte İyilerin İç Dünyası”
4. İlk kitabınızı yazarken yaşadığınız en unutulmaz anı bizimle paylaşır mısınız? O zamanlar kendinize güveniniz nasıldı?
Kitapta yer alan kahramanlar ile özdeşleşmiştim, yani kendimi onların yerine koyuyordum. Maceranın hep içerisindeydim. Yeri geliyor yazarken gülüyordum, yeri geliyor hüzünleniyor ve eğleniyordum…
Özet olarak kitabı yazarken korku, heyecan, adrenalin, hüzün, mutluluk; hepsi ama hepsini yaşadım.
5. İlhamı en çok nereden alıyorsunuz? İlham geldiğinde bunu yazıya dökme süreciniz nasıl oluyor?
Genellikle sakin ve huzurlu hissettiğim anlarda ilham geliyor…
Bazen çayımı yudumlarken, bazen de uyumaya geçtiğim zaman aklıma geliyor. Hemen telefona sarılıp yazacaklarımı ufak notlarla kaydediyorum. Sonrasında uygunluk durumuma göre bilgisayarımı açıp yazmaya başlıyorum.
6. Kitabınızın MST Yayıncılık tarafından yayımlanma süreci nasıldı? Bu süreçte yayın evi size nasıl destek oldu?
Romanımı mail olarak attıktan birkaç gün sonra eseri çok beğendiklerini söylediler ve kitap ile ilgili bilgiler verdiler. Geri dönüş yapmaları ve esere hakim olmaları beni çok etkiledi. Türkiye’nin önde gelen büyük bir yayınevinden de teklif aldım ama ben MST Yayıncılık‘ı tercih ettim. Her konuda fikirlerime danışarak hareket ettiler.
Aklımdaki kapak tasarımını anlatırken tasarımcı arkadaşı biraz yordum ama sonuç olarak tasarımı sorunsuz bir şekilde yaptı…
Yayıneviyle ilgili en büyük eleştirim ise, sanki başka platformlarda kitap satmak istemiyorlar izlenimi bende yarattı. İlk günler kitap satış platformlarında istenilen düzeyde talebi karşılayamaması oldu ve kısa sürede diğer satış platformlarında kitabın hızlıca tükenmesi, okuyucunun ulaşamaması… İnternet aramalarında kitap ismini bulmakta zorluk çekilmesi, bunlar yayınevinin üzerinde durması gereken sorunlar diye düşünüyorum…
Ayrıca telif oranınız ne kadar yüksekse, kitap satış fiyatı da o kadar yükseğe çekiliyor, bu durum kafamda soru işaretleri bıraktı. Bu sebeple kitabı herkes alsın, okusun ve ulaşabilsin diye telif oranımı düşürdüm ve böylelikle fiyatı makul seviyelere çektiler…
Son olarak, bu kadar şeye rağmen Serkan Bey‘in ilgi ve alakasından dolayı çok teşekkür ederim…