Fantastik edebiyatın özgün kalemlerinden biri olan Şafak Akgün, okuyucularını bilinmeyenin sınırlarına davet ediyor. Tekdüzelikten uzak, hayal gücünü zorlayan hikayeleri ve titizlikle kurgulanmış dünyalarıyla dikkat çeken Akgün, yazarlık serüvenini gerçek mekanlar, bilimsel gerçeklikler ve etkileyici teorilerle zenginleştiriyor.
Hayal gücüne sınır koymayı reddeden ve okuyucularının zihninde benzersiz bir sinema yaratan Şafak Akgün, “John’un Günlüğü” serisiyle fantastik edebiyat dünyasına iz bıraktı. Karakter odaklı hikayeleri ve akıcı üslubuyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan yazar, eserlerinde sadece eğlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda düşündürmeyi ve sorgulatmayı da başarıyor.
Yeni projeleri ve okuyucularıyla kurduğu samimi iletişimiyle dikkat çeken Şafak Akgün’ün yazarlık yolculuğunu ve eserlerini keşfetmeye hazır mısınız?
1. İlk olarak okurlarımız sizi tanıyabilir mi? Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Tekirdağ’da doğdum. İlk ve ortaöğretimimi Tekirdağ’da tamamladıktan sonra Trakya Üniversitesi’nde Muhasebe ve Açıköğretim İşletme bölümlerini bitirdim. Üniversite yıllarımda “Rumuz Goncagül” adlı tiyatro oyununda oynadım. Bu benim için çok zevkli bir deneyimdi. “Pek gelen olmaz” diyerek başladığımız provalardan sonra ilk perde açıldığında salonun tıklım tıklım dolu olduğunu görmek heyecan ve mutluluk vericiydi. İzleyiciler o kadar fazlaydı ki merdivenlere bile sandalye koymuşlardı.
Oyunda iki ayrı karakteri canlandırıyordum ve her sahneye çıktığımda kahkaha sesleri tüm heyecanımı alıp götürüyordu. Gece sonunda turne teklifi aldım ama başka kariyer planlarım olduğu için tiyatroya veda etmek zorunda kaldım.
Üniversiteyi bitirdikten sonra yurt dışına çıktım ve 12 yıl boyunca uluslararası firmalarda üst düzey yöneticilik yaptım. Pazarlama branşında çalışırken tiyatroya olan aşkım her gün biraz daha büyüyordu. Karşıma çıkan herkesi analiz etmeye başladım ve bu, beni hem yazarlık hem de hayatta olgunlaştırdı.
2. Hangi türde kitaplar yazıyorsunuz? Yazma sürecinizden ve ilham kaynaklarınızdan bahseder misiniz?
Fantastik türde kitaplar yazıyorum. Aşk ve entrika gibi konular beni çok fazla geriyor, çünkü belirli bir noktadan sonra karakterlerin saçmalamaya başladığını düşünüyorum. Bunun hikayenin gerçekçiliğini ve sürükleyiciliğini yitirdiğine inanıyorum.
Ben, okuyucunun hayal gücüne müdahale etmek yerine, temel bilgileri verip gerisini onların zihninde canlandırmalarına olanak tanıyorum. Okuyucu, okuduğunun sinemasını kendi zihninde izlemeli. Bu, sağlam bir konu ve kurgu gerektiriyor.
Araştırma yapmak ise benim için bir tutku. “John’un Günlüğü” serisini yazmaya başlamadan önce birçok film izledim, teorileri inceledim ve bolca belgesel izledim. Çocukluğumdan beri bilimsel gerçekleri sorguluyor, komplo teorilerinin gerçekleştiğini gördüğümde bu gerçekleri birilerine anlatmam gerektiğini hissediyordum. Hayal gücümüzün bile bir kalıba sokulduğunu fark ettiğimde yazmaya başladım.
İlk kitabım “John’un Günlüğü: Uyan”, bu tekdüzeliğe bir isyanın ürünüydü. Basma kalıp vampirler, zombiler ve yaratıkların mantıksız kurgularına karşı, bilimsel gerçeklerle desteklenen bir hikaye yazdım. Gerçek mekanlar, tarihte yaşanmış olaylar ve bilimsel teorilerle desteklenen bu kitapta, okuyuculara farklı bir dünya sunmayı amaçladım.
3. Son kitabınızın adı nedir? Okurlarınıza kitabınız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Son kitabımın adı “John’un Günlüğü: Sarmaşık”. Bu kitap, serinin ikinci kitabı. İlk kitap olan “Uyan”’ı yazarken bu kadar sevileceğini gerçekten tahmin etmiyordum. Kitabın sonunu biraz açık uçlu bırakarak okur tepkilerini görmek istemiştim. Gelen yorumlar beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. “Bu kitabın filmi/dizisi yapılmalı!” gibi yorumlar almak gerçekten büyük bir motivasyon kaynağıydı.
“Sarmaşık”, eşini kaybeden John’un, farklı türlerle tanışarak eşinin katilini aradığı ve kendini bu türlerin tam ortasında bulduğu bir macerayı anlatıyor. Bu seride en sevdiğim detay, hikayenin tamamen günlük şeklinde yazılmış olması. John’un yalnız olmadığı ve çeşitli karakterlerle yeni maceralara atıldığı bir serüven bu.
4. Kitap yazarken en çok nereden ilham alıyorsunuz? Yazma süreciniz nasıl ilerliyor?
İlhamımı bilinmezlikten alıyorum. İnsanlığın bilmediği o kadar çok şey var ki! Bilimsel gerçeklerle teorileri birleştirip bu bilinmezlikleri bir hikaye kurgusuna dönüştürüyorum. Yazma sürecim ise oldukça sancılı bir araştırma dönemiyle başlıyor.
Mekanlar ve olayların bir gerçekliğe oturması benim için çok önemli. Okuyucunun kafasında “acaba?” sorusunu oluşturabilecek detaylara yer veriyorum. Hikaye yazarken önce genel bir konu belirliyorum, ardından karakterleri ve mekanları işliyorum. Ancak bu süreçte yazdıklarımı tekrar tekrar silip baştan başlıyorum. Kendimi hikayeye kaptırabiliyorsam ve yazdıklarım tazeliğini koruyorsa, yazma sürecine tam anlamıyla dalıyorum.
5. Okurlarınızla kitaplarınız hakkında nasıl iletişim kuruyorsunuz? Sosyal medya ve diğer platformlardaki etkileşimlerinizden bahsedebilir misiniz?
“John’un Günlüğü” serisinin ilk kitabı çıktıktan sonra bir Instagram hesabı açarak okurlarla iletişim kurmaya başladım. Gelen yorumlardan bazılarını Sarmaşık kitabındaki karakterlerde değerlendirdim. Okurların bu kitapların dizi ya da film olması gerektiğine dair yorumları beni çok mutlu etti. Netflix’e sunulan bir proje, ekonomik engeller nedeniyle ertelense de yeni projeler üzerinde çalışmaya devam ediyorum.
Okurlarımın kitaplarımı okuduğunu gördüğümde gidip tanışıyorum. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Örneğin, değerli sanatçı Ayşen İnci Hanımefendi’nin kitaplarım hakkında övgüyle bahsetmesi, benim için unutulmaz bir anıydı. Okuyucularımla doğrudan iletişim kurmaya çalışıyorum ve tüm geri bildirimlerini ciddiyetle değerlendiriyorum.
6. Yazdığınız kitaplarla ilgili en çok hangi konuları işlemeyi seviyorsunuz?
Fantastik bir türde yazsam da, kitaplarımda gerçek dünyadaki olayların ve durumların bir tasviri olduğunu söyleyebilirim. Alt metni güçlü olan, sorgulatan ve okuyucunun düşünmesini sağlayan hikayeler yazmayı seviyorum. Gözümüzün önünde olan ama fark edemediğimiz gerçekleri işaret eden konular beni heyecanlandırıyor.
7. Okurlarınıza iletmek istediğiniz özel bir mesajınız var mı?
Öncelikle Ramazan ayını kutlar, tüm İslam alemine sağlık ve huzur dilerim. Sağlık, hayattaki en önemli şey. Okurlarımın destekleri için teşekkür ederim; bu yolculukta beni yalnız bırakmadılar. Yeni projelerde buluşmak üzere!
8. Gelecekteki projeleriniz hakkında bize biraz ipucu verebilir misiniz?
Şu anda iki kitap üzerinde çalışıyorum. Biri distopik-fantastik bir seri olacak. Bu kitap, belirli bir inanç sistemi ve yönetim sistemi arasında kalmış yeraltı insanlarının yüzeye çıkarak gerçeği ortaya çıkarmalarını anlatacak. Diğer kitap ise bir komedi eseri. Hayat tecrübelerimden ilham alarak yazıyorum ve bambaşka bir türde okuyucularımla buluşmayı planlıyorum. Her iki proje de kısa süre içinde okuyucularla buluşacak!