
1. Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Sizi bu yola yönlendiren en büyük ilham kaynağı neydi?
Derinliğine yazma becerisini lise yıllarında farketttim. İlk romanımı bundan 19 sene once yazmıştım; ama yayınlamadım. Halen bende duruyor. Şimdiki romanlarımla karşılaştırdığımda derinlik ve özellikle estetik açısından bir hayli geride diyebilirim.
Sonraki yıllarda Harvard’lı iki profesörün yazdığı bir kitap elime geçti. Platon’u anlatıyordu. Okuduktan sonra “bunun daha iyisini yazabilirim” dedim. Yeniden ama daha güçlü bir duruşla yazmaya karar verdiğim gündü diyebilirim. Ve İlk kitabım olan Nietzsche’nin Kartal Tüyü Kalemi’ni deneme türünde yazma niyetindeydim. Nietzsche felsefesini yeni bir bakışla yorumlama. Burda kullandığım dil ilerleyen sayfalarda çözümleyici, felsefi olmaktan çıkıp roman diline, bir roman havasına dönüştü. Kendimi romanın içinde buldum sonra.
2. Yazarlık kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Romanlarımda bazen olay çıkmaza girerdi. Günleri, kimi zamanda haftaları alıyordu. Bu romanın kendi iç dünyasıdır. Siz onun dünyası içindesiniz. Bu çıkmaz, aklınızın en temel sorunu oluyor. Dışarıdaki dünyayla bağınızı kopardığınız anlamına geliyor. Ne hikmetse sizi sizden çeken bu sorun aniden kendi kapısını size açıyor. Roman aslında sizi eğitiyor da diyebilirim. İşte o zaman o tüm çabanız, yoğunluğunuz, düşünsel yorgunluğunuz birden son buluyor. Yeniden sarılıyorsunuz romana tüm gücünüzle.
3. Yakın zamanda üzerinde çalıştığınız ya da okuyucularınızı heyecanlandıracak yeni bir projeniz var mı? Eğer varsa, bu proje hakkında ipucu verebilir misiniz?
Bir iki projem var. Ama neyi ne zaman yazacağınız belli olmuyor. Hissetmenizle alakalı.
4. İlk kitabınızı yazarken yaşadığınız en unutulmaz anı bizimle paylaşır mısınız? O zamanlarda kendinize güveniniz nasıldı?
Romanın o bütünleyici yapısını ilk başlarda yeterince anlayamıyorsunuz. Yazdıkça romanın sizi bırakmadığını fark ediyorsunuz. Ona ait olmak güzel bir duygu. Bu İlk romanımda bir cümle vardı. bana mı yoksa Nietzsche’ ye mi ait karıştırdım. O cümle yüzünden okuduğum bir kitabın nerdeyse tüm sayfalarına yeniden göz attım. Bulmadım. O zaman “bana aittir”dedim.
Romanım yayımlandığı zaman ” işte bu” dedim. Bemim için bir alemden diğer bir aleme geçişti. Ruhum bedenimden ayrılmıştı. Yeryüzünün en hafif insanı bendim herhalde. Özellikle ikinci romanımda bunu daha çok yaşadım.
5. İlhamınızı en çok nereden alıyorsunuz? İlham geldiğinde bunu yazıya dökme süreciniz nasıl oluyor?
İlham bakıştır. Bir güvercinden, bir ağaçtan, bir kelimeden, bir isimden, yaşadığınız bir olaydan. Örneğin Troya’da Bekleyiş romanım Prometheus üzerine yazdığım romandan çıkma. 40. sayfalarında önüme Hekabe adlı Troya kraliçesi çıkınca romanın yonu değişti. Hekabe de yoğunluk kazandı. 3, 4 ayda yazdığım 40 kadar sayfayı sildim. Yeniden başladım.
Siz, yazma ruhuna sahipseniz o sizi buluyor. Bulduğunuz, düşündüğünüz an oracıkta not etmek istiyorsunuz.ve sabahları yazarım güneş doğarken. İlham İlk düşündüğünüz İlk yazdığınız ve birbirini yaratan o sözler sizi alıp götürüyor zaten. Hele ilginç bir olay durum yaşadığınızda yeni bir ilham kaynağına dönüşüyor. Bazende okudunuz bir cümlede bunu yakalayabiliyorsunuz.
Yazma eylemi bir gereklilik olarak oluşuyor sizde. Yazdığın zaman en yüksek seviyede bir enerji içinde oluyorsunuz. Bir düşünme, bir yaşam tarzına dönüşüyor sonra yazım çalışmanız. Bir ilhamla başladığınız roman
Kendi ilhamını içinde yaratarak devam ediyor .
6. Kitabınızın MST Yayıncılık tarafından yayımlanma süreci nasıldı? Bu süreçte yayın evi size nasıl destek oldu?
İletişim içindeydik. Gayet iyiydi. kapak süreci birebir iletişim içinde geçti. Editörle de öyle. Teşekkürler.