Sepet

MÜNEVVER NEHİR ASLAN

1. Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Sizi bu yola yönlendiren en büyük ilham kaynağı neydi?
 

Yazarlık serüvenim, insan ruhunun derinliklerine duyduğum merakla başladı. Çevremdeki hayatların, yarım kalmış cümlelerin ve görünmez acıların içimde bıraktığı izleri kaleme dökmek istedim. Benim için yazmak, hem kendimi hem de başkalarının dünyasını anlamanın bir yolu oldu. İlham kaynağım ise insanın özgürlük arayışı, içsel çatışmaları ve toplumsal baskılara karşı direnişidir.

2. Yazarlık kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?

 Yazarlık yolculuğumda en büyük zorluk, aslında kalemin değil, toplumun sessizliği oldu. İnsanların kitaplara ve edebiyata gereken değeri vermemesi, çoğu zaman yazarı yalnız bırakan bir duvar örüyor. Bazen yazdıklarınızın anlaşılmadığını, bazen de görmezden gelindiğini hissediyorsunuz. Ama ben bu zorluğu, kalemin gücüne olan inancımla aştım. Çünkü edebiyat, görünmeyeni görünür kılar, sesi kısılana ses olur. Halkın umursamazlığına rağmen yazmaya devam etmek, benim için bir direniş, var olma biçimi oldu.

3. Yakın zamanda üzerinde çalıştığınız ya da okuyucularınızı heyecanlandıracak yeni bir projeniz var mı? Eğer varsa, bu proje hakkında ipucu verebilir misiniz?

 Evet, üzerinde çalıştığım yeni bir proje var. Bu kez insanın içsel yolculuğunu, ruhunun derinliklerini ve psikolojisini daha yoğun bir şekilde ele almayı hedefliyorum. Bir karakterin göç deneyimi üzerinden, sadece yer değiştirmeyi değil, aidiyet, yalnızlık ve kimlik arayışını da sorgulayacağım. Şu an bunun için alan çalışmaları yapıyorum. Elbette her romanımda olduğu gibi bu eserde de hepimizin hayatına dokunan izler olacak; fakat bu defa daha çok insan ruhunun kırılganlığına ve direnç noktalarına odaklanmak istiyorum.

4. İlk kitabınızı yazarken yaşadığınız en unutulmaz anı bizimle paylaşır mısınız? O zamanlarda kendinize güveniniz nasıldı?

 İlk romanımı yazarken içimde tarifsiz bir heyecan vardı; kalemin ucunda doğan cümlelerle sanki kendim de yeniden var oluyordum. Ama aynı zamanda ürkektim, acaba doğru mu yazıyorum, sesimi duyurabilecek miyim diye kaygılarım vardı. O ilk roman, sadeliği ve samimiyetiyle aslında en doğal yanımı yansıttı. Bugün geriye baktığımda, üç romanımın yayımlanmış olmasının verdiği özgüvenle çok daha profesyonel, özgür ve teknik açıdan güçlü bir şekilde yazabiliyorum. Artık gerçek bir edebiyatçının gözüyle kaleme alıyorum cümlelerimi. Şimdi ise dördüncü romanım üzerinde çalışıyorum; her yeni kitapta hem kendimi hem de edebiyatın sunduğu sınırsız imkânları yeniden keşfetmenin heyecanını yaşıyorum.

5. İlhamınızı en çok nereden alıyorsunuz? İlham geldiğinde bunu yazıya dökme süreciniz nasıl oluyor?

 İlhamı en çok kendi bakış açımdan alıyorum. Benim için asıl mesele, dışarıda olup bitenler değil; onları nasıl gördüğüm, hangi anlamı yüklediğim. Bir olaya, bir insana ya da bir duygunun kırıntısına ben yorum katmazsam, o sadece sıradan bir ayrıntı olarak kalır. İlhamı besleyen şey, o ayrıntıya kattığım anlamdır. Kaleme dökerken de önce zihnimde o duyguyu derinleştirir, sonra kelimelerle ona yeni bir hayat veririm. Aslında yazdığım her satır, benim içsel bakışımın dışarıya taşmış hâlidir.

6. Kitabınızın MST Yayıncılık tarafından yayımlanma süreci nasıldı? Bu süreçte yayın evi size nasıl destek oldu?
 

 MST Yayıncılığın genç ve dinamik yapısıyla kitabımın yayın sürecinde; fikir alışverişinde bulunarak birlikte ilerledik. Sürecimiz hâlen sözleşme, satış ve dağıtım aşamalarıyla devam ediyor. Yayıncılığın uzun vadeli bir iş birliği olduğunun bilincindeyim ve bu yolculuğun ilerleyen aşamalarında da aynı düzeyde verimli ve memnuniyet verici şekilde süreceğine inanıyorum.